Yalan söyleme davranışı herkesçe yadırganan, hoş görülmeyen bir davranış şeklidir. Ne var ki, yalanı kınayanlar bile ara sıra ona başvurmadan edemezler. Genellikle kendi yalanlarımızı gerekli, başkalarınınkileri ise büyük yalanlar olarak görmeye yatkınızdır. Gerçeği söyleyip başkasını incitmemek için  ‘Küçük’ bir yalan söylemekte sakınca görmeyiz. Yapılan bir çağrıya,’ Bugün size gelmeyi canım istemiyor ‘ dersek kabalık etmiş oluruz. ‘İşim çıktı’ ya da ‘Hastayım, gelemeyeceğim’ diyerek durumu kurtarırız. Günlük yaşamda, görgü kurallarına uygun düşen nice irili ufaklı yalan sayılabilir. Abartmalı övgüler, başından geçen bir olayı ballandıra ballandıra anlatmalar ve avcı öyküleri hoş görülen yalanlar arasındadır.  Ancak önemli yalanlarla önemsiz yalanları ayırt etmenin her zaman kolay olmadığını belirtmek gerekir.

Asıl dokuncalı yalanlar, yarım yalanlar ya da gerçeğe çok yakın yalanlardır. Başkasını bilerek aldatmak amacıyla söylenen yalanlar küçük görünseler de gerçek yalanlardır.

Yalanı dolanı bol bir dünyada yaşıyoruz. Bu ortamda, çocukları yalandan uzak tutmanın güçlüğü ortadadır. Çocuğa hem açık sözlü olmayı öğretmek, hem de onu yalana kanmayacak bir biçimde yetiştirmek çetin bir eğitim sorunudur.  Gelin, doğruyu söyleyelim. Çocukların yalanları erişkinlerin yalanları yanında çok ‘masum’ kalırlar.  Onların abartmaları ya da kuyruklu yalanları aldatma amacı gütmezler. Çocuk gerçeği iyi değerlendiremediği, görüp duyduğunu çarpıttığı için uydurur. Kimi anne baba, çocuğun, olmamış şeyleri olmuş gibi anlatmasını yalan sayar. Düş ürünü ürünlere gülüp geçmek yerine suçlamak yolunu seçer. Oysa çocuklar gerçeğe, uydurma yoluyla ulaşırlar.  Çocuk konuşmalarında abartma ve uydurma çoktur. Örneğin, birisi, ‘Bizim iki tane televizyonumuz var!’ diye övünürse, öteki, ‘Bizim de iki tane arabamız var!’ demeden edemez. Biri, ‘Benim babam senin babanı yener!’ deyince öteki durur mu? ‘Benim babam dünyadaki bütün babaları yener!’ karşılığını yapıştırır.

Çocukları yalana iten, çoğunlukla erişkinlerin gerçek karşısında takındıkları çelişkili tutumlardır.  Kendisi bol bol uyduran bir çocuk bile, annesinin babasının yalanlarına çok duyarlıdır. Aldatmayı kolay bağışlamaz. Örneğin ‘Doktora gidiyoruz’ diye gezmeye çıkan anne babasına hesap sorar.  Ya da olmadık bir zamanda bunun acısını çıkarır. Örneğin, konukların önünde anne ya da babasının onlar için ettiği bir sözü açıklayıverir.

Kapıya gelenlere kendisinin evde olmadığını söyleten bir baba, çocuğunun yalanlarına çanak tutuyor demektir. Böyle bir baba çocuğunun abartmaları ya da uydurmaları karşısında sert tepki gösterirse çocuk doğal olarak bocalar. Babanın çelişkili davranışı gözünden hiç kaçmaz. Çocuklar, anne ve babasının birbirlerine söyledikleri yalanları da sezip açıklamakta ustadırlar. Özellikle anne, kendi yalanına çocuğu ortak ediyorsa sakıncalı sonuçlar doğar.  ‘Bugün ne kırdığını babama söylersem görürsün!’ diyen çocuğunu sus payıyla kandırmaya çalışan anne, sonunda onun oyuncağı durumuna düşer. Çocuk da yalanlardan kendine kazanç sağlamak gibi bir alışkanlık edinir.

Kimi çocuklar açıkça yalan söylerken bir özlemi dile getirir. Örneğin, babasız kalmış bir çocuk kendini babalı olarak tanıtır. Babasızlık, utanılacak bir durummuş gibi, gerçeği saklama yolunu seçer.

Bunun tam karşıtı bir durum takınan çocuk da vardır. Bir ilkokul öğrencisi kendisini okulda annesiz olarak tanıtmıştı. Önüne gelene annesinin öldüğünü söylüyordu. Öğretmen anneyi çağırtıp, kızının bu amacı belirsiz yalanına dikkatini çekmişti.  Durumu incelediğimizde şu sonuca varmıştık: Anne altı ay önce yeni bir doğum yapmış ve sağlığı bozulmuştu. Ev işlerinde ve çocuk bakımında kızına ayıracak zamanı kalmamıştı. Ayrıca ondan, yaşının üstünde işler bekliyor, sabırsız ve ters davranıyordu. Çocuk ‘Annem öldü!’ derken annesinin kendisinden uzaklaştığını, sevgi ve destekten yoksun kaldığını anlatmak istiyordu. Kardeş doğumuyla yitirdiğini sandığı sevgiyi, kendine acındırma yoluyla çevreden kazanmak istiyordu.

Çocuk sık sık yalana başvuruyorsa durup düşünmek gerekir. Bu durumda, çeşitli nedenlere bağlı olarak, anne baba ile çocuk arasında güven sarsılmış demektir. Ya çocuk anne babasının beklentilerini karşılamakta güçlük çekiyor ya da ceza korkusuyla yalana sığınıyordur. Örneğin okul başarısızlığının bağışlanmadığı bir evde, çocuk, kırıklı karnesini yitirdiğini söylüyor ya da babasının imzasını atıyorsa, ilişkiler çok gergin demektir.

Anne baba sıklıkla doğruyu söyletmek için çocuklarını açınmaya (iftiraya) zorlarlar. Köşeye sıkıştırılan çocuğun ilk tepkisi de yaptığını inkâr etmek olur. Nedense kimi anne babalar eli yüzü çikolataya bulanmış bir çocuğa , ‘Söyle, dolaptaki çikolatayı sen mi yedin?’  gibi saçma sorular yöneltirler. Bu durumdaki çocuk, yalana sığınmaktan başka ne yapabilir?  Bundan daha sakıncalı bir tutumda gizli polis yöntemiyle , ‘Doğru söylersen ceza vermeyeceğim’ diye kandırdıktan sonra, ‘Biliyordum bunu senden başkasının yapmayacağını, Dayağı yede aklın başına gelsin!’ diyerek çocuğa girişmektir. Gerçeği söylemenin başına iş açtığını görmek, çocukta en azından yalanı pekiştirir. Yalan kendini savunmanın en kolay aracı olup çıkar. (Yörükoğlu Atalay 2002)

ÖNERİLER:

  • Çocukta var olan yalan söyleme davranışıyla mücadele edilebilmesi için öncelikle yalanın altında yatan nedenler araştırılmalı ve hangi sebeplerden kaynaklandığı bulunmalıdır.
  • Çocuklarımızın nasıl biri olmalarını istiyorsak, önce anne baba olarak kendimizin o şekilde davranmamız gerektiğini unutmayalım. Çocuklar anne babalarında gördükleri her türlü davranışı kopyalayıp hayatlarına aktarmaktadırlar.
  • Küçük çocukların yalanlarını ahlaki bir hata olarak görülmemeli, böyle bir davranış karşısında kızgınlıkla cezalandırmak yanlış olur. Bunun yerine doğru söylemenin kabul edilen ve övülmeye değer bir davranış olduğu anlatılmalıdır.
  • Çocuğun söylediği yalanı itiraf etmesine, doğruyu söylemesine teşvik edilmelidir. Bunu yaparken gösterilen davranışın, çocuğa güven vermenin sözlerden daha etkili olduğu unutulmamalıdır.
  • Bazı durumlarda arkadaşlarından etkilenilerek söylenilen yalanlar vardır. Arkadaş anne babadan daha etkili olduğu için bu tür yalanlar ortaya çıkar. Böyle bir durumda arkadaşlarını tanımak etkili bir yöntemdir.
  • Yalanın oluşmasında ve devam etmesinde çocukların model aldığı kişide etkili olabilmektedir. Sağlıklı model alabilmesi için seçenekler sunulmalıdır. Eğer modeli baba ya da anneyse, modelin kendine çeki düzen vermesi gerekir.
  • Baskıcı ve otoriter anne baba tutumu da yalanın oluşmasında etkilidir. Çocuğun her yaptığı hatayı cezalandıran tutum karşısında çocuk, cezadan kaçmak için yalana sarılabilir. Böylesi bir durumda çocuğa hata yapma ve hatalarından ders çıkarma hakkı verilmedir.
  • Anne babaların çocuktan aşırı beklenti içine girdikleri durumda, çocuk bunu gerçekleştiremediği zaman yalan söyleyebilir. Çocuğun kapasitesine göre bir beklenti içine girilmelidir.
  • Çocukları cezalandırmadan onları dinlemek ve neden yaptığını anlatmasına imkân tanımak, çocukta oluşan yalan söyleme davranışının sönmesine imkân hazırlar.
  • Söylenilen yalan karşısında aşırı kızmak ve cezalandırmak yalanı engellemek açısından olumsuz bir davranıştır. Çocuk böyle bir durumda suçluluk duygusuna kapılabilmekte ve içe kapanabilmektedir. Anne babanın yalan karşısında takınacağı tavır, çocuktaki yalan söyleme davranışının ortadan kalkmasına ya da yerleşmesine etki eder.
  • Hiç bir çocukla yalan söyleme davranışıyla doğmamıştır. Yalan söyleme çevreden etkilenerek gelişebilen bir davranıştır. Böyle bir durumda çocuğun çevresi incelenmeli ve kimden etkilendiği bulunmalıdır. Çocuğun etkilendiği etkenler bulunup gerekli önlemler alınırsa, yalan söyleme davranışı da kendiliğinden sönecektir.
  • Çocuğun eğitiminde onu yalana itecek fiziksel şiddet ve cezalardan uzak durulmalıdır. Çocuğa her durumda sevildiğini ve kabul edildiğini hissettirmek önemlidir.
  • Çocuktan beklenilen davranış açık ve net biçimde söylenmelidir. İstenilen davranışları göstermesi durumunda takdir etmede cimri davranılmamalıdır. Takdir olumlu davranışın sürmesine etki eden faktörlerdendir.
  • Çocuk yalan söylediğinde, yalanı kanıtlama girişiminde bulunmak, gerçeği söylemesi konusunda ısrar etmek olumsuz sonuçlar ortaya çıkarır. Çocuğa doğruyu söylemesi için yardım etmek yapılabilecek olumlu davranışlardandır.
  • Hiçbir çocuk mükemmel değildir. Çocuğu mükemmel yapmaya çalışmak, küçük hatalarını öğrenme fırsatı yapmayarak tepki göstermek, çocuğun psikolojik gelişimine zarar verebilmektedir.

Tüm hakları mahfuzdur. Site kaynağı ve isim gösterilmeden alıntı yapılamaz.


Ofisimizde Verdiğimiz Hizmetler: Adana da Psikolog, Adana da Aile Danışmanı, Adana da Evlilik Terapisi, Adana da Ergen Terapisi, Adana da Çocuk Psikologu, Adana da Pedagog Hizmeti, Bireysel Terapi, Psikolojik Kökenli Bozukluklar için Cinsel Terapi, Tüm Dünyaya Yönelik Online Terapi Hizmetleri, Psikolojik Gelişimsel Testler, Öğrenci koçluğu ve Eğitim Danışmanlığı, Belediye ve Sivil Toplum Kuruluşları İçin  Seminer ve Konferans Çalışmaları

Detaylı Bilgi İçin: 0505 388 0710