Çocuğunuzun diğer çocuklara oranla bazı zorlukları olduğunu bilmelisiniz. Gerçeği gizlemeye çalışmak ve sorunları konuşmaktan kaçmak, çocuğunuzda sadece ‘ondan rahatsız olduğunuz’ ve ‘memnun olmadığınız’ fikrini doğurur. Sorunun en erken dönemde bilinmesi ve kabul edilmesi onunla etkili ve faydalı mücadele edilmesini sağlayacaktır.
2. Evde bazı alışkanlıklar ile kural ve takvime bağlanan işler oluşturunuz.
Çocuğun yaş ve gelişim düzeyine göre bazı günlük aktivite ve işlerin alışkanlık haline gelmesini sağlayınız. Bu işlerin kurallarını ve yapılacağı saatleri belirleyiniz. Kural ve zamandan taviz vermemeye çalışınız. Evde uyulması gereken bu kurallara sizin gibi çocuğa bakan bakıcının ve diğer aile bireylerinin de uyması gerekir. Bu yaklaşım yaşamın bütün alanlarında kuralların hâkim olduğu hoşgörüsüz ve tavizsiz bir ortam oluşturmak ve her faaliyeti takvime bağlamak olarak anlaşılmamalıdır. Böyle bir ortam yaşamı çekilmez hale sokar ve zaten kurallara uyma ve alışkanlık kazanma konusunda zorluk yaşayan çocuğu tamamen karşı gelmeye ve uyumsuzluğa itebilir. Ev içindeki kurallarınız zaman içinde çocuğun yaşı büyüdükçe ve ihtiyaçları değiştikçe değiştirilmelidir.
İlkokul dönemi ve sonrasında evde oluşturmaya çalıştığınız kural ve alışkanlıklar konusunda çocuğunuz ile konuşun ve tartışınız. Karar alma aşamasında onun da katkılarını isteyiniz. Birlikte aldığınız bir karara çocuğunuzun uyması daha kolay olacaktır. DEHB’li bir çocuğa koyacağınız kurallar temel ve olmazsa olmaz nitelikte olmalıdır. Bu nedenle fazla sayıda ve detaylara inen kurallar koymayınız. Diğer taraftan DEHB’li çocukların bir kısmı polemik yapmayı çok sever ve sizi sürekli bu polemiğin içine sokmaya çalışırlar. Böylece sizi asıl konudan uzaklaştırıp kendi mesajlarını vermek ve amaçlarına ulaşmak isterler. Buna asla izin vermeyiniz. Doğru bildiğiniz konularda az ve öz konuşunuz. Tartışmaya girmeyiniz.
3. Çocuğunuza yaşam boyu onu seveceğiniz ve ona bağlı olduğunuz düşüncesini veriniz.
Anne baba olmanın en hassas ve can alıcı noktalarından biri de çocuğa onu daima seveceğinizi ve bağlı olduğunuzu hissettirmenizdir. Çocuğunuz hoşlanmadığınız bir şeyler yapsa da onu kayıtsız şartsız sevdiğinizi düşünmelidir. Çocuğa sadece uyumlu davrandığında sevgisini belli eden ve onu ödüllendiren anne babalar mutlak sevgi anlayışından uzaktırlar. Sevgilerini şarta bağlamaları ve çocuğa bu mesajı vermeleri ilişkiyi zedeler ve telafisi mümkün olmayan yaralar açar.
4. Çocuğunuza zaman ayırın ve onunla birlikte olmaya çalışınız
Çocuğa vereceğiniz en değerli ve önemli hediye onunla birlikte olduğunuz ve istediği eylemleri beraberce yaptığınız zaman dilimleridir. Çocuğunuzla her gün bir müddet tüm işinizi bırakıp, tamamen onu hedef alarak ilgilenmelisiniz. Her çocuk için aranan ve istenen bu tablo özellikle DEHB’si olan çocuklar için daha çok önem kazanır. Özgüvenleri az, çevresi tarafından sevilmediği ve istenmediği duygusu yaşayan çocuklar daha fazlaca ilgi beklerler. Önemli olan çocukla geçireceğiniz sürenin uzunluğu değil, ilişkinin kalitesidir. İlişki kısa süreli olsa dahi vakit dolu dolu geçiyor ve çocuk bundan zevk ve haz alıyorsa hedefe ulaşılmış demektir. Yoksa akşama kadar anne-baba ile beraber olan ancak kendisine bir dakika dahi olsa özel vakit ayrılmayan çocuklar bu ilişkiden gerekli ve yeterli doyumu alamazlar.
Çocukla geçireceğiniz bu zaman dilimi içinde onun seçtiği faaliyetleri tercih ediniz. Çocukların anne babaları ile oynamayı ne kadar sevdiklerini bilirsiniz. Birlikte oyun oynarken onun seçtiği oyuncak ve aletleri kullanmanız ve sabırla bu oyunu devam ettirmeniz gerekir. Onun oyun dünyasına dışarıdan girip bozgunculuk çıkaran kişi olmayınız. Çocuğunuzla birlikte geçireceğiniz zamanlarda yapabileceğiniz ortak faaliyetler şöyle sıralanabilir.
• Sizin aktif katılımınızla birlikte oyun oynama,
• Birlikte dışarıya çıkmak, tiyatro, sinema, oyun bahçesi vb. yerlere gitmek,
• Hikâye ve masal kitabı okumak,
• Sohbet etmek, konuşarak paylaşmak,
Çocuğunuzla ilgilendiğiniz bu kısacık süre içinde başka şeylerle ilgilenmeyiniz. Örneğin, televizyon seyreder ya da gazete okurken çocuğunuzla oynayamazsınız. Bunu yapmaya çalışmanız hem sizi hem de çocuğunuzu rahatsız eder. Çocuk yalnız onunla ilgilendiğinizi ve yalnız ona zaman ayırdığınızı düşünmelidir.
5. Diğer zamanlar da önemlidir
Çocuğunuz ile aktif olarak ilgilendiğiniz sürenin yanında diğer zamanlarda nasıl tavır takındığınız da önemlidir. Çocuklar anne babalarından kendilerine vakit ayrılmasını talep ettiklerinde genellikle “şu an değil, çok meşgulüm, belki daha sonra “ gibi cevaplar alırlar. Bu “daha sonra” ise bir türlü gelmez. Siz gerçekten o an meşgul olabilir ya da tüm gün yorgunluktan sonra gazetenizi okumak üzere henüz oturmuş olabilirsiniz. Ancak çocuk için sizin yaptığınız iş önemli değildir. O, sizin verdiğiniz cevaptan “anne babam benim isteklerim gelince çok meşgul olduğunu söylüyor, acaba benden daha önemli olan bu şey nedir” sorusunu çıkarır. Bu nedenle sadece çocukla yoğun ilgilendiğimiz dönemler değil, diğer zamanlar da önem kazanır. Çocuğun isteklerine cevap vermek demek, onun her isteğini yerine getirmek anlamına gelmez. İsteği dinlemeniz ve makul nedenlerini anlatarak geri çevirmeniz, baştan savma ve dinlemeden reddetmeye göre oldukça yararlı ve ilişkiyi zedelemeyen bir tutumdur.
6. Çocuğunuzla konuşurken ve onu dinlerken göz göze gelmeye çalışınız
Gerekirse göz göze gelebilmek için onunla konuşurken çömeliniz. Özellikle dikkat sorunu olan çocuklar konuşurken göz göze gelmekten kaçabilirler. Çocuğunuz konuşurken size doğru dönmesini ve gözünüze bakmasını hatırlatabilirsiniz. Ancak ısrarcı olmayınız. Siz onunla, göz göze bakarak konuşursanız bir müddet sonra o da size bakarak konuşacaktır. Böyle konuşmanız verdiğiniz mesajın daha iyi algılanmasını sağlar.
7. Çocuğunuza yumuşak bir şekilde ve saygılı davranınız
Bağırıp çağırma, alay etme, devamlı söylenip başının etini yeme ve iğnelemeler çocuğun kendini değersiz hissetmesini sağlayarak davranış sorunlarını arttırmaktan başka işe yaramaz. Kendisi ile alay edilen, sürekli nasihatte bulunulan ve tartışılan her çocukta bazı sorunların oluşması beklenir. Eğer çocuğunuz tartışmayı uzatıyor ve tartışmakta ısrar ediyorsa, oradan uzaklaşmanız en yararlı davranış olabilir, ancak bu tutumunuzla çocuğun söylediklerini kabullendiğiniz mesajını vermemeye dikkat ediniz. Siz çocukla tartışmaya ve sürtüşmeye girmeyiniz. Eğer haklı olduğunuzu düşünüyorsanız onun sözlerini kabul etmediğinizi ifade ediniz. Kazanılması gereken bir savaş içinde değilsiniz. Sürtüşmeyi azaltacak geri adımı atabilmeyi ve havanın yumuşamasını sağlamayı becermelisiniz.
8. Sabırlı olunuz
DEHB’li bir çocuğunuz var ise çocuğunuzun kendini kontrol edebilme yetisinin az olduğunu kabul etmelisiniz. Çocuğunuzun kasten ve sadece sizi sinirlendirmek için bazı davranışlar sergilemediğine inanınız. Sabırlı davranmanın çocuğunuza vereceğiniz en güzel hediye olduğunu biliniz. Aslında anne babanın sabırlı davranmak dışında başka bir şansı da yoktur.
9. Çocuğunuza onu sevdiğinizi gösteriniz
Başını sıvazlamanız, omzuna elinizi atmanız, ellerini tutmanız, kucaklamanız ya da bir öpücük kondurmanız, çocuğa onu sevdiğiniz mesajını vermenizi sağlayan önemli tavırlardır. Gün içinde çocuğunuza en az bir iki defa onu sevdiğinizi söyleyiniz. Bazı anne babalar çeşitli bahaneler ileri sürerek çocuklarına karşı sevgilerini göstermekten kaçınırlar. Sevgi ihtiyacı yeterince doyurulmamış her çocuk kendini boşlukta hisseder, özgüveni gelişmez. Çocuğa onu sevdiğinizi göstermenin tek yolu onu öpmeniz ve kucağınıza almanız değildir. Güzel bir söz, yerine göre hafif bir gülümseme yeterli olabilir. Sevginin açığa vuruluş biçimi aşırılıktan ve abartıdan uzak olmalıdır. Anne babanın çocuğuna vereceği sevginin koşulsuz olması gerekir. Sevgiyi şarta bağlamak yani şunu yaparsan seni seveceğim ya da sevmeyeceğim gibi sözlerle sevgiye sınırlar koymak doğru değildir.
10. Çocuğunuzun olumlu bir davranışını ve başarısını gördüğünüzde onun hoşuna gidecek övücü sözler söyleyiniz
DEHB’li çocuklar aileleri tarafından sürekli eleştirilir ve yargılanırlar. Oysa onların beğenilmeye ve övgüye daha fazla ihtiyaçları vardır. Oysa özgüvenleri az bu çocukların desteğe ihtiyacı vardır. Güzelliklerin desteklenmesi, ancak onların beğenildiğinin övgüyle ifade edilmesiyle olur.
11. Duygularınızı çocuğunuzla paylaşınız
Çocuğunuzla konuşurken yaşadığı zorlukları anladığınızı ve zaman zaman benzer zorlukları sizin de yaşayabildiğinizi, örneğin, bazen dikkatinizi toplamakta güçlük çektiğinizi anlatmalısınız. Böylece onunla aynı duyguları bazen sizin de yaşadığınızı düşünmesini sağlayabilirsiniz.
12. Çocuğunuzun mükemmel olmasını beklemeyin ve ondan mükemmel olmasını istemeyiniz
Çocuğunuzun, erişkinler dâhil herkesin hata yapabileceğini bilmesini sağlayınız. Ondan kusursuz olmasını beklemeyiniz. Yaptığı ufak hataları büyütmeyin. Bazı zamanlar hataları görmemezlikten gelmeyi başarınız.
13. Çocuğunuza güvenin ve ona güvendiğinizi belli ediniz
Çocuğunuza inanıp güvenmelisiniz ki o da kendine inansın ve güvensin. Ona sürekli yanlışlar yapan biri gibi muamele etmeyiniz. Onun hata ve yanlış yapmasını bekleyen bir tutum içine girmeyiniz. Böyle yaklaşımlar çocuğunuzda var olan özgüven azlığını daha da pekiştirecek ve olumlu davranışların ortaya çıkışını engelleyecektir. Çocuğun her an suç işleyecek potansiyel bir suçlu gibi görülmesi, onu suça teşvik edici büyük faktörlerden biridir.
14. Çocuğunuzda var olan olumlu özellik ve kabiliyetlerin ortaya çıkışını teşvik ediniz
Her çocuğun kendine özgü kabiliyet ve becerileri olduğunu unutmayınız. Dışarıdan baktığınızda çok ağır davranış sorunları olan çocukların dahi isterseniz güzel özelliklerini bulup ortaya çıkarabilirsiniz. Ancak anne ve babalar çocukla yaşadıkları sorunlar ve çocuğun olumsuz davranışlarının sürekli gündemde olması nedeniyle çocuktaki güzellikleri keşfedemeyebilirler. Davranışları nedeniyle sürekli eleştirilen, aşağılanan çocukların kendilerinde var olan güzel davranışları ortaya çıkarmalarını bekleyemezsiniz..
15.Çocuğunuza hoş olmayan isimlerle hitap etmeyiniz
Kendisine sürekli aptal, tembel, yaramaz, inatçı, beceriksiz gibi isimler takılan çocuğun zamanla böyle birisi olduğunu kabullendiğini görürsünüz. Bu aşamadan sonra çocuktan davranışlarını değiştirmek için çaba sarf etmesini bekleyemezsiniz. Çocuğun onurunu zedeleyici bu tür isimlendirmelerin çocuğun duygu dünyasında derin yaralar açması kaçınılmazdır.
16. Çocuğunuzla savaşmayınız
Anne-baba olarak sizlerin amacı, çocuğunuzdaki davranış sorunlarını en aza indirmeye çalışmak olmalıdır. Bunu yaparken kendinizi bir savaş alanında gibi hissetmemelisiniz. Çocuğunuzla mücadele halinde olmak ve ortada kazanılması gereken bir savaş varmış gibi davranmak çocuğa yaklaşımınızdaki en büyük hata olacaktır. Kendi doğrularınızda tavizsiz bir biçimde ısrarcı olmanız ve bunu adeta bir onur meselesi haline getirmeniz, sorunun çözümsüz hale gelmesine neden olur.
17-Çocuğunuzun mutlaka bir spor etkinliğine devam etmesini sağlayınız.
DEHB‘si olan çocukların enerjilerini sağlıklı olarak boşaltabilmeleri ve kurallı bir ortamda disipline olmaları ancak spor ile sağlanabilir. Çoğu DEHB‘li çocuk sporu sever ve spor yapmaktan zevk alır. Ancak kurallı işleri sevmediklerinden ve çabuk sıkıldıklarından bir süre sonra spor etkinliğine gitmek istemez ve yarıda bırakırlar. Buna izin verilmemelidir. Başladığı bir spora hiç olmazsa belli bir süre devam etmesi sağlanmalıdır.
18. Çocuğun ders çalışma ortamını dizayn etmesine yardımcı olunuz.
Masasında ve göz önünde dikkatini dağıtacak oyuncak, poster gibi şeyleri kaldırınız. Ev ortamının ders çalışma sırasında sessiz olmasına dikkat ediniz.
19.Evdeki sorumlulukları ile ilgili olarak (odasını toplama, giysilerini düzenleme, ellerini yıkama, dişlerini fırçalama gibi) onu sık sık uyarınız.
Ancak uyarılarınız tehditkar, aşağılayan, hakaret içeren ve nefret doğuran nitelikte olmamalıdır.
20. Görece basit konularda çocuğunuzla tartışmaya girmeyiniz.
Olumsuz davranışlarını en önemliden en önemsize doğru sıralayınız. Önemli olanlarına öncelik verin ve onları düzeltmek için çaba sarfediniz. Olumlu davranışların ödüllendirilmesi amacına yönelik puan sistemi uygulayabilirsiniz. Böylece bazı davranışların alışkanlık haline gelmesine katkı sağlamış olursunuz.
21. DEHB’li çocuğunuza diğer çocuklara göre daha az “hayır” kelimesini kullanınız.
Ancak istekleri konusunda abartılı şekilde verici olmayınız. “Hayır” dediğinizde ise geri adım atmamaya çalışınız. Çocuğun anne babanın ona “hayır” dediğinde bunun değiştirmeyeceğini bilmesi gerekir.
22. Anne baba olarak çocuğunuza ortak mesajlar veriniz.
Annenin hayır dediğine baba “evet” der ya da tam tersi olursa DEHB’li çocuk bu durumu kendi lehine kullanmak için her türlü davranışı sergileyebilir.
DEHB’li çocuğa öğretmenlerin yaklaşımı nasıl olmalıdır?
DEHB’nin biyolojik bir bozukluk olduğunu aklınızdan çıkarmayınız. Ailenin yanlış tutumları DEHB belirtilerinin artmasına neden olabilir. Ancak aile tutumu DEHB ye neden olmaz.
Çocuk yanlış davrandığında öncelikle nedenini anlamaya çalışınız. Bu davranışlar DEHB‘ye bağlı olabilir. Ancak bunlar anne-baba, öğretmen, arkadaş tutumundan kaynaklanıyor da olabilir. Bazen ilaç yan etkileri bile bu davranışları tetikleyebilir. Sürekli “adı çıkan” bu çocukların çok sık başına gelen şey yargısız infaz edilmeleridir, onları bu kaderden kurtarınız. Potansiyel suçlu olarak görülmelerine izin vermeyiniz.
Hataları için sürekli ceza yöntemine başvurmayınız. Küçük bir yanlış için büyük bir ceza vermeyiniz. Cezayı, kızılacak davranış meydana geldikten hemen sonra veriniz. Zaman geçtikten sonra ceza verilirse çocuğun suç-ceza bağlantısını kurması güçleşecektir. Cezaların çocuğun fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne zarar verici olmaması gerekir.
Tutarlı olmalısınız. Aynı davranışa daima aynı şekilde tepki veriniz. Bazı minik kusurları görmezden geliniz.
Çocuğun düşüncelerini ve duygularını ifade edebilmesi için fırsat tanıyınız. Gerekirse bunu çocuğa öğretiniz. Öfkelendiğinde duygularını dile getirmesine izin veriniz. Sabırla dinleyiniz.
Çocuk öfkelendiğinde siz öfkelenmeyiniz. Sakin olunuz. Öfkesi dindikten sonra onunla teke tek konuşunuz. Arkadaşlarının yanında eleştirmeyiniz. Ona yönelik güzel ifadeleri ve övücü sözleri ise özellikle arkadaşları yanında kullanınız.
Öfkesini kontrol edebildiği her durumda hemen olumlu geri bildirimde bulununuz. Onu sözel olarak ödüllendiriniz. Olumlu bir davranışı pekiştirirken daima o davranışı sözel olarak tanımlayınız. “Ahmet teneffüste arkadaşların ile gayet güzel oynadın bu beni çok mutlu etti” gibi net ifadeler kullanınız. Sürekli eleştiriye maruz kalan bu çocukların övgü dolu sözlere fazlaca ihtiyaçları vardır.
Bir sorunla karşılaştığında çözüm için kullandığı yöntemleri öğrencinizle tartışınız. Bu yöntemlerin sonuçlarını ve ona neye mal olduğunu konuşunuz.
Sınıfta ders esnasında yerinde duramadığını ya da dikkatini veremediğini fark ettiğiniz zaman ufak işler (örneğin: tahtayı silmek, kısa bir okuma parçasını okutturmak. Vs) ile onu meşgul ediniz.
Size yakın bir yerde mümkünse en ön sırada oturmasını sağlayınız. Arka sıralarda ya da cam kenarı gibi dikkatinin kolay dağılacağı yerlere oturtmaktan kaçınınız. Dikkat eksikliği olan bir çocuğun ön sırada oturmasını sağlarken diğer çocuklara haksızlık yapmış olmazsınız. Gözü bozuk ve tahtayı göremeyen bir çocuğu ön sıraya oturttuğunuzda haksızlık yapmadığınız gibi.
Konuşurken göz teması kurun, aktif olarak onu dinlediğinizi hissettiriniz. Yavaş, net ve anlaşılır biçimde konuşunuz. İsteklerinizde ayrıntılara girmeyiniz. Daha çok somut kelimeler kullanınız.
Organize olmalarına yardımcı olunuz. Ödevlerinde öğrenmesini hedef alınız. Daha çok test usulü ödevler veriniz. Ödevleri mutlaka kontrol ediniz. Verdiğiniz ödevlere ilişkin öğrencilerinizin de görüşünü alınız. Onun severek yapabileceği türden ödevlere öncelik verip ödev yoğunluğu ve süresini başardıkça artırınız.
Ödev yapmaya, okuldan eve geldikten kısa bir süre sonra başlanmasını önerin.
Dersler konusunda aile ile işbirliğine giriniz. Eksik kalan yanların aile tarafından tamamlanmasını sağlayın. Aileyi bu konuda yönlendiriniz.
Sınıf içinde hiperaktif davranışları sınıf huzurunu ve dikkatini bozmayacak nitelikte ise bu davranışlara imkân veriniz ve zararsız hareketleri görmezden geliniz (sırada ayakta durma, sandalyesini öne-arkaya sallamak, ayaklarını sallama, kalem ve silgi ile oynama, karalama yapma gibi).
Derslerde görsel materyaller kullanın ve interaktif öğrenme tekniklerine ağırlık veriniz. Minik molalar (fıkra anlatma, anı anlatma gibi) ile çocuğun dağılan dikkatini yeniden toplamaya çalışınız.
Özelikle teneffüs gibi kalabalık, organizasyonun ve kontrolün olmadığı ortamlarda öğrencinin hiperaktivite ve dürtüselliği artma eğilimindedir. Riskli ortamlarda öğrenciyi öğretmenin ya da görevli başka bir öğretmenin yakın takip etmesi gerekir. Çok özel durumlarda bu takibin aileden birisi tarafından yapılması da gerekebilir.
Empati kurmasına yardımcı olunuz. Şiddet yerine farklı çözümler ve alternatif davranışlar belirlemede öğrencinize yol gösteriniz.
Gün içerisinde akademik ağırlıklı dersleri sabah yapınız veya gün ortasına yaymaya çalışın, geç saatlere daha eğlenceli aktiviteler koyunuz.
Öğrencinin başarısını ne kadar küçük olursa olsun onu mutlaka sözel ve bazen de maddi olarak ödüllendiriniz.
Okuma kalitesi DEHB’si olan çocuklarda çok önemlidir. Okuma kalitesinin artması yönünde egzersizler veriniz. Hızlı okumasını teşvik etmeyin. Doğru ve akıcı okuyarak okuduğunu anlamasına katkı sağlayınız.
Sınavları test usulü ya da boşluk doldurma şeklinde hazırlamaya özen gösterin. Sınav notları konusunda katı olmayınız. Kanaat notu kullanın. Sözlü ölçümlere de değer veriniz. Bildiği konuları sınıfta ifade etmesine izin vererek akademik özgüveninin artışına katkı sağlayınız.
Yazı kalitesi üzerinde fazla durmayın. “Çirkin yazıyorsun” diye eleştirmeyin. Yazma hızı yavaş olabilir. Böyle durumlarda arkadaşlarının defterlerinden fotokopi almasına izin veriniz.
Sınav notu ile ilgilenmeyin, bu konuda bilgisi olup olmadığına bakın. Bu çocuklar bildikleri sorulara dahi dikkatsizlikleri nedeniyle yanlış cevap verebilirler. Böyle durumlarda sınavda sorduğunuz soruları sözel olarak bilip bilmediğini kontrol edebilirsiniz.
Çocuk tıbbi tedavi alıyor ise bu konuda ona yardımcı olun. Bazı ilaçların yeterli dozda kullanımları için okulda da çocuğa ilaç vermek gerekebilir. Bu konuda aile ile işbirliğine girerek çocuğun tedavisine katkı sağlayınız
Her çocuğun kendi mahremi vardır. Çocuğun tedavi gördüğünü ve ilaç aldığını arkadaşları ile paylaşmayın. Onların yanında “bugün ilacını almadın galiba yerinde duramıyorsun” gibi sorular sormayın. Çocuğun özeline saygılı olunuz. (Alıntıdır)
Kurumumuz da Verdiğimiz Hizmetler: Psikolog, Aile Danışmanı, Evlilik Terapisi, Ergen Terapisi, Çocuk Psikologu, Pedagog, Bireysel Terapi, Psikolojik Kökenli Bozukluklar için Cinsel Terapi, Online Terapi Hizmetleri, Psikolojik Gelişimsel testler, Öğrenci koçluğu ve Eğitim danışmanlığı, Seminer ve Konferans Çalışmaları
Detaylı Bilgi İçin: 0505 388 0710